Hafta sonu iş yoğunluğundan uzak, stressiz geçirilen tatil sonrası yoğun bir çalışma haftasına adım atıyoruz. Hafta sonu kendimize yarattığımız bu rahat ve huzurlu ortamlardan uzaklaşıp iş hayatına döndüğümüzde, adapte olmakta zorluk çekebiliyoruz.
Hayatımızı sürekli bir kısır döngünün içinde yaşıyoruz. Özellikle iş hayatında daha çok karşımıza çıkıyor bu durum. Ev ve iş arasında koşuşturmakla geçen bu döngüye bir de iş stresi eklenince, modern çağın bunalımı olarak bilinen pazartesi sendromu kaçınılmaz oluyor.
Pazartesi Sendromu’nun Psikolojiye Etkisi
Modern çağın iş hayatında rekabet yaratan ortamlar bir hayli fazla. Bu durum zamanla birbirleriyle yarışır hale gelen kişiler üzerinde de psikolojik baskılar oluşturuyor. İş hayatından keyif alamayan kişiler için hafta sonu bir kaçış anlamı taşıyor.
Hafta içi iş yoğunluğundan ve stresten kaynaklı uyku düzeninde bozulmalar yaşıyoruz. Bu bozuk uyku düzeni ve stres yüzünden hafta sonu daha çok dinlenmeye ihtiyaç duyuyoruz. Haliyle hafta sonu gelen sürekli uyku hali yüzünden pazartesi günleri diğer günlere göre uyanmak da zorlaşıyor.
İnsanlar arasındaki iletişimi ciddi oranda negatif yönde etkileyen bu duruma Pazartesi Sendromu denilse de aslında bu bunalım hali pazar gecesinden başlıyor.
“Ertesi gün iş var, yine yoğun bir hafta olacak, keşke tatil biraz daha sürseydi, sabah sabah trafik hiç çekilmez vb.” cümleleri kendimize kurduğumuz çok olmuştur. Kendimizi şartlandırdığımız bu olumsuz cümlelerle farkında olmadan üzerimizde stres oluşturuyoruz. Bu da psikolojimize doğrudan etki ediyor.
Kapitalizm mi? Pazartesi Sendromu mu?
Herhangi bir şey üretmek, ortaya koymak; bir verim almak veya sonuç elde etmek için çalışıyoruz. Zamanımızın büyük bir bölümünden feragat ederek kendimizi iş hayatına adıyoruz. Ancak bu sistem kapitalist bir düzen içinde işliyor. Haliyle para kazanmak için çalışıyoruz.
Peki…
İnsan sevdiği işi yapıyorsa çalışmış sayılmaz mı? Yoksa yaptığın işi sevmek midir önemli olan? Her ikisi de aynıdır aslında. Fabrikada işçi olarak çalışan Mehmet Amca’yla, plazada yönetici olarak çalışan Burak Bey arasındaki tek fark aldığı maaştır. Günümüz iş dünyasının bu düzeni çalışan her bireyi aynı şekilde etkiler. İster beyaz yakalı olun ister mavi yakalı, iş günü süresince maruz kaldığınız stres aynıdır.
Pazartesi Sendromu Nasıl Atlatılır?
Sosyal Olun, Olumsuz Düşüncelerden Kendinizi Arındırın ve Sevdiklerinizle Vakit Geçirin.
Bizler sosyal hayvanlarız toplu halde yaşamak ve birbirimizle iletişim kurmak doğamızda var. Pazartesi gününü hafta sonuymuş gibi sosyal olarak etkin bir şekilde geçirmek üzerinizdeki stresi bir nebze olsun azaltabilir. Sevdiğiniz arkadaşlarınızla geçirdiğiniz veya edindiğiniz bir hobiye ayırdığınız vakit pazartesi sendromundan uzaklaşmanıza yardımcı olabilir.
Yaşadığımız hayatın stressiz geçmesi mümkün değil ancak bunu azaltmak için çaba sarfedebiliriz. Negatif düşünce yapısından uzak durarak stres hormonunun vücudumuzda daha az salgılanmasını sağlayabiliriz. Çünkü strese girdiğinizde vücudunuz kortizol üretir ve bu hormon enerji sağlayabilmek için glikoz üretir. Bu durum enerjimizin düşmesine ve daha yorgun hissetmemize sebep olur. Bunun önüne geçebilmek için uyku düzenimize dikkat etmeli ve kendimizi şartlandırdığımız olumsuz düşüncelerden arınmalıyız.
Sonuç Olarak
Eğlenecek, gezecek, sosyalleşecek ve hatta gülecek zamanı bile çok görüyoruz kendimize çoğu zaman. Hayatın tek düzeliğinden kurtulmak için kendimize ve sevdiklerimize zaman ayırmamız gerekiyor. O kadar hızlı ve rekabetçi bir ortamda yaşıyoruz ki artık elimizdeki hiçbir şeyin kıymetini bilemez olduk. En önemlisi de sevginin kıymetini…
Farkında değilmişiz gibi davransak da bizi hayata bağlayan, canlandıran, hayatımızdaki olumsuzluklara ve sendromlara karşı güçlü kılan en önemli şey sevgi.
Modern çağın bunalımından ve monotonlaşan bir hayattan biraz da olsa kurtulmak için sevdiğiniz arkadaşlarınızla, yanında mutlu olabildiğiniz kişilerle ve ailenizle daha çok vakit geçirmeye çalışın.
Görsel
Pexels, Pixabay
Düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz